Moliere

Cimri oyununu yazan ve kendisi oynadıktan hemen sonra tiyatroda ölen sivri dilli dahi yazar …

Gerçek ismi Jean-Baptiste Poquelin’ dir. 15 Ocak 1622 tarihinde Paris’ te doğmuştur. Molière, sarayın döşemelerini yapan bir mobilyacı olan Jean Poquelin ile bir zengin burjuva ailesinin kızı olan Marie Cresse’nin oğludur. Moliere 10 yaşındayken annesi ölmüştür ve babası ile ilişkisi hiçbir zaman iyi ilişki içinde olmamıştır. Annesinin ölümünden sonra babası ile Paris’de o zaman yukarı burjuva sınıfından kişilerin evlerinin bulunduğu Rue Saint-Honoré’de kalmışlardır. İlkokul eğitimini Paris’te yapmış ve sonra Paris’in en iyi okullarından Cizvit’lerin idaresinde olan “Collège de Clermont”‘da öğrenim görmüştür. 1641 yılında bu okuldan ayrılmıştır. Babası 1531 yılında bir imtiyaz satın almış ve Moliere babasının işini devam ettirmeye başlamıştır. Ayrıca bu arada hukukçu olmak için çalışmalara başladığı bilinmektedir. Moliere 1643 yılı Haziran ayında 23 yaşındayken birden babasının işini bırakmaya ve Paris’ten ayrılmaya karar vermiştir. Daha önce tanışmış olduğu tiyatrocu güzel aktrist Madelaine Bejart ile birlikte kendisi 630 livre sermaye katarak Illustre Théâtre adlı bir tiyatro topluluğu kurmuştur. Böylece bağlı olduğu sosyal sınıf ilişkilerini geride bırakmıştır. Sahne ismi olarak Fransa’nın Midi bölgesinde Vigan şehri civarında bir köy olan Molière ismini kullanmaya başlamıştır. Tiyatro kurulduktan sonra bu topluğa Madelaine’nin erkek ve kız kardeşleri de katılmıştır. Moliere hem iyi aktörlük gücü hem de eğitimi dolayısıyla bu gezici tiyatro topluluğunun idarecisi olmuştur. 1645 yılında bu gezici tiyatro topluluğu, çoğu pansiyon masrafları olmak üzere, 2000 livre borçlanmıştır. Moliere bu borçlar dolayısıyla hapse atılmış fakat babası veya topluluk mensupları borcu ödeyerek 24 saat sonra hapisten kurtarmıştır. Bundan sonra Moliere ve Madelaine Bejart 12 yıl sürecek bir gezici tiyatro hayatına başlamışlardır. Önceleri “Charle Dufresne”‘nin tiyatro topluluğuna katıldılar ve sonra kendi tiyatro gruplarını kurmuşlardır. Bu topluluk biraz başarı kazanarak Orleans Dükü I. Filip’in koruması ve desteği altında çalışmaya başlamıştır. Bu gezginci tiyatroculuk döneminden Moliere’in ancak iki eseri elimize geçmiştir. Bu eserler ‘L’Étourdi’ ve ‘Le Docteur amoureux’ dir. Bu eserlerde Moliere’in gezginci tiyatroların alışılagelen İtalyan asıllı ve yarı tuluat şeklindeki Comedia del Arte konu ve stilinden ayrılıp kendine has bir oyun üslubu geliştirmeye başladığı görülmektedir. Bu arada Moliere Languedoc Eyaleti valisi Conti Dükü ile iyi arkadaş olmuş ve onun mali desteğini almıştır. Fakat Conti Dükü bir zührevi hastalığa tutulunca dinsel baskılar dolayısıyla tiyatroculara mali desteğini kesmiş ve şahsi ilişkilerden bile uzaklaşmıştır. 1650-1653 yılları arasında tiyatroyla Lyon’da kalmış ve Lyon’da iken Moliere’in tiyatro grubuna Markiz sahne adlı Mademoiselle Duparc katılmıştır. Bu aktrist tanınmış oyun yazarları olan Pierre Corneille, sonra da Jean Racine ile ilişki kurmuş ve hatta bir müddet Racine’in metresliğini yapmıştır. Racine hazırladığı ilk eserini Moliere’in sahnelemesini istemiş fakat Moliere’ den olumlu yanıt alamamıştır. 1658 yılında Moliere ve topluluğu Paris’e gelmişlerdir. Kral XIV. Louis’nin kardeşinin koruması altında, 1658 yılında eski Louvre’ da Kral’a Corneille’in “Nicomedes” adlı trajedisini ve ‘Aşık doktor’ adlı fars oyununu oynamışlardır. Moliere’in topluluğu Kral’ın kardeşi Orleans Dükü I. Filip’in mali desteğini kazanarak “Mösyö’nun Trupu” olarak anılmaya başlamışlardır. Yine Orleans Dükü desteği ile bu trup ve Fiorelli’nin rolünü benimsediği İtalyan Commedia dell’Arte trubu birleşip Paris’te tanınan yeni bir tiyatro topluluğu oluşturmuşlardır. Bu topluluk Louvre Sarayı yakınlarındaki “Petit Bourbon Tiyatrosu”‘nda merkezlenmiştir. Moliere ve topluluk 18 Kasım 1659 tarihinde ‘Gülünç Kibarlar’ eserini sahnelemişlerdir. Bu oyunla Moliere çok dikkat çekmiş fakat Paris’in tiyatro seyircileri bu oyundan hoşlanmamışlardır. Bu sefer Moliere toplulukta arkadaşı olan ve Scaramouche karekteri ile ün yapan Italyan Tiberio Fiorelli’den Commedia dell’Arte hakkında epey ders alıp bunları uygulamaya koymuştur. 1660 yılında temsile koyduğu ‘Hayalde Aldatılmış Koca’ adlı oyunu çok popüler olmuştur. Bu topluluk 1660 yılında Kral huzurunda birkaç kez oyunlar oynamıştır. 1661 yılında Kardinal Richelieu’nün bir tiyatro binası olarak yaptırdığı yeni “Theatre du Palais-Royal”’de topluluğuyla oyunlar sahnelemeye başlamıştır. Moliere’in bundan sonra bütün Paris oyunları için aynı sahneyi kullanılmıştır. 1662 yılında tiyatro topluluğunun kurucularından olan arkadaşı Madeleine Bejart’ın Comte de Modene’den olan kızı Armande Bejart’la evlenmiştir. Üç çocukları olmuş; ama bunlardan yalnızca bir tanesi yaşamıştır. Kral tarafından 1.000 livre aynı yıl Kral’ın bağladığı yıllık maaş 7.000 livreye çıkartılmıştır. Bu dönemde Moliere drama kuramcısı Boileau, La Fontaine ve Racine ile dostluk kurmuştur. “Kadınlar Okulu” ve “Tartuffe” oyunları yüzünden Cizvit Jansenitler ile arası bozulmuş ve onların ve diğer koyu dindarların öfkesi üzerine çekmiştir. Moliere’in sağlık durumu kötüye gitmeye başlamıştır. Başrolünü oynadığı ‘Hastalık Hastası’ oyununun oynandığı 17 Şubat 1673 tarihinde oyunun dördüncü sahnesinde, Molière sahnede fenalaşıp yere düşmüştür. Verem hastası olan yazar kanlı öksürük krizini atlattıktan sonra, tüm ısrarlara rağmen rolünü oyun sonuna kadar oynamıştır. Moliere oyundan birkaç saat sonra evinde tekrar fenalaşmış ve bu ikinci krizi atlatamayarak 17 Şubat 1673 tarihinde Paris’te vefat etmiştir. Moliere zamanında Katolik kilisesi aktörlerden ve tiyatrodan hoşlanmamaktaydı. Kilisenin ısrarıyla çıkartılan devlet kanunlarına göre aktörlerin kilise töreni ile kiliselerin takdis ettiği mezarlıklara gömülmeleri yasaktı. Moliere ölmekte iken Katolikler için geleneksel olan bir rahip tarafından son nefeste takdis edilmesi imkânı olmamıştır ve Katolik kilisesi ona dinsel cenaze töreni yapmaktan ve mezarlıkta bir kabir temin etmekten kaçınmıştır. Fakat Moliere’in karısı Armand Krala’a başvurarak eğer kocasının cenaze töreninin tamamıyla geleneklere uzak olarak geceleyin yapılması ve normal bir kilise cenaze törenin benzemesi için ondan özel izin almıştır. Moliere’in ceseti takdis edilmiş bir kilise mezarlığının duvarla ayrılmış bir köşesinde bulunan ve vaftiz edilmeden, yani Katolik mezhebine kabul edilmeden, ölen bebeklerin mezarlığına gömülmüştür. 1792 yılında Fransız Devrimi idaresi sırasında Moliere’in ceseti bu mezarlıktan çıkartılarak o zaman kurulan “Fransız Anıtlar Müzesi”ne geçirilmiştir. 1816 yılında ise Paris’te tanınmış kişiler için bir mezarlık olan Pere Laschaisee şair Lafontain mezarı yakınında bulunan bir mezara taşınmıştır. Moliere’in en ünlü oyunlarından biri olan ‘Cimri’ ilk kez 1668 yılında sahnelenmiştir. Yapıt, şiiri andıran bir düzyazıyla yazılmıştır. Geleneksel komedinin bütün kalıplarının dönüşüme uğratılarak kullanıldığı bu oyun, kahramanının çelişkisini fazla sert ve çıplak bir tarzda göz önüne serdiği için önceleri pek tutulmamıştır. Cimrinin para tutkusu, oyunun bazı sahnelerinde gaddarlık, patolojik bir yalnızlık, hatta açıkça çılgınlık noktasına varıyordu. Sonradan Goethe Cimri’nin bir komedi değil, bir trajedi olduğunu öne sürmüşse de bu yorum abartılı sayılabilir. Çünkü komediye özgü olan temel çelişki, insanca olmayan amaçlarla insani içgüdüler arasındaki karşıtlık, burada da ortaya çıkmış; ama Moliere seyirciye neşeli bir gülünçlüğü değil, saçmalık ve sakinliği hissettirmiştir. Moliere’in aynı zamanda bir oyuncu olması yazdıklarını da etkilemiştir. Oyunlarının karakterleri, kendi tiyatro topluluğunun oyuncularını hatırlatmaktadır. Kendisi de genellikle, çabuk kızan adam, uşak, aldatılmış koca, dar kafalı burjuva ve “Moliere denen herife” söven yobaz ihtiyar gibi rollere çıkmıştır. Gerçek yaşamda, hatta provalarda yaşadığı durumları kolayca bir oyun malzemesi haline getirmekte ustadır. Bu yüzden çoğu oyunlarında bir doğaçlama havası görülür; modeli önceden belirlenmiş bir oyun yazmaz, o anda bulduğu, eline geçen konuyu ya da insan tipini oyunlaştırır. Oyunlarının konuları ve olay örgüleri, belli bir tartışmayı başlatmak için çoğu zaman yalnızca bir araç işlevi görür. Bu konuşmalar içinde, oyun kişileri, birbirlerinin görüş ve sözlerindeki yanlışlık, anlamsızlık ya da çelişkiyi ortaya çıkarırlar. Roller sık sık değişir, akıllı adam aptal duruma düşer, budalanın da derinde yatan bir mantığın sözcüsü düzeyine yükseldiği olur. Bu nedenle, Moliere’in oyunlarını bir akılcılık savunusu olarak görmek yanlış olur. Moliere de akılla akılsızlık birbirine çok yakındır; bu yakınlık, Moliere komedisinin çağı için çok yeni bir kavramı, saçmalık kavramını öne çıkarmasını sağlamıştır. Eğer bir söz ya da olay, her türlü akılcılık sınırını aştığı halde bizi güldürüyorsa, Moliere’e göre burada akılla budalalık sürekli yer değiştiriyor demektir. Moliere, klasik çağın ve günümüzün ölçülerine göre, profesyonel bir yazar ya da edebiyatçı değildir. Oyunlarının tümünü, yayımlamak amacıyla değil, oynanmak amacıyla yazmıştır.

ESERLERİ: Kaçan Doktor, Lekelinin Kıskançlığı, Şaşkın yahut Beklenmedik Engeller, Kedi Sevmek, Aşık Doktor, Gülünç Kibarlar, Sganarelle veye Hayalde Aldatılmış Koca, Navarre’li Don Garcie veya Kıskanç Prens, Kocalar Okulu, Talihsiz, Kadınlar Okulu, Gros-Rene’nin Kıskançlığı, Kadınlar Mektebinin Tenkidi, Versailles Tulûatı, Zorla Evlenme, Elide Prensesi, Tartuffe, Don Juan, Aşk Doktoru, İnsandan Kaçan, Melicerte, Komik Pastoral, Sicilyalı veya Ressamın Aşkı, Amphitryon, George Dandin, Cimri, Mösyö de Pourceauggnac, Muhteşem Aşıklar, Kibarlık Budalası, Psyche, Scapin’in Dolapları, Escarbagnas Kontesi, Bilgiç Kadınlar, Hastalık Hastası.

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com